İzmir ve çevresini işgal eden, ardından da ilerleyerek 2 Temmuz 1920’de Bursa’nın Mustafakemalpaşa ile Karacabey ilçelerini işgal eden Yunan ordusu, Gemlik’i işgal eden İngiliz güçlerinin de desteğiyle silah ve cephane yetersizliği nedeniyle fazla direnemeyen Bursa’yı da 8 Temmuz 1920’de tamamen kontrolü altına almıştı. Osmanlı ve Türk tarihi için önemi büyük olan bu şehrin işgali, ülkeyi TBMM kürsüsüne Bursa’nın düşman işgalinden kurtulmasına dek kalacağı söylenerek siyah bir örtü örtülecek kadar üzmüştü.
2 yıl 2 ay 2 gün süren Yunan işgalinden, 11 Eylül 1922’de kurtulan Bursa’nın o dönem 100 bin olan nüfusunun 7 binini Rumlar, 10 binlik kısmını ise Ermeniler oluşturuyordu. Bu Rumların ve Ermenilerin Bursa’da zor ve baskı altında yaşadıkları söylenemez. Papaz liderliğinde cemaatlerini rahatlıkla oluşturabiliyorlardı. Dinsel inançlarında son derece serbesttiler. Bugün yalnızca iki kilise ve iki sinagogun ibadete açık olduğu Bursa’da o dönem il genelinde toplam 100’ün üzerinde kilise, üç de sinagog bulunuyordu. İki camii arasına bir Ermeni Kilisesi inşa edildiği, gelen bazı itirazlara karşın bu yapıların korunduğu bilinmektedir. Rum okulları ve Ermeni okulları faaliyettedir. 1903 yılı verilerine göre Bursa’da 42 Ermeni, 148 Rum okulu vardı.
Tüm bunların yanında, o döneme tanıklık eden insanların görüş ve değerlendirmeleri de bir baskı ve düşmanca tavrın olmadığını birinci ağızdan ortaya koyuyor. O dönemin tanıklarından Patra Vasiliados’un, üstelik Bursa’nın Yunan işgalinde olduğu döneme dair söylediği “Sakin bir hayat yaşıyorduk. Eskişehir’de savaş vardı ama biz huzur içinde yaşamaya devam ediyorduk. Türkler bize kötü gözle bakmasın diye bizim askerlerle açıktan açığa ahbaplık kurmuyorduk” sözleri, dönemin Bursa’sındaki durumu biraz da olsa anlatıyor.
Kurtuluş Savaşı döneminde kurtuluş mücadelesini desteklemek amacıyla kurulan Tanin Gazetesi’nden Ahmet Şerif’in olayları gözlemlemek amacıyla geldiği Bursa’ya dair yazdığı “Bursa’da Meşrutiyetten sonra özellikle Hristiyan vatandaşlar, kent içinde tam bir güven içinde geziyorlar. Bursa’da çeşitli dinlere bağlı kimseler birbirleriyle çok güzel geçiniyorlar” notu da Bursa’nın o dönemki durumuna ışık tutuyor.
Şehirdeki Türk, Rum ve Ermenilerin birbirleri ile iyi geçinmelerinin birçok sebebi vardı. Bunlardan en önemlisi; gayrimüslimlerin her alanda geçmişten o güne değin aktif bir biçimde kent yaşamının içinde var oluşlarıydı. Rum ve Ermeniler birçok sanat dalında aktifti ve neredeyse kendi dillerini hiç bilmemeleri sebebiyle bu sanatlarını Türkçe icra ediyorlardı. Ayrıca bölge ekonomisine de büyük katkıları vardı. Alman yazar Paul Lindau’nun, gezi için geldiği Kapalıçarşı’nın büyük bölümünün Ermeni esnaftan oluştuğunu söylediği görülmüştür. 1889 tarihinde Bursa Ticaret Odası ismiyle kurulan ve bugünkü adı Bursa Ticaret ve Sanayii Odası(BTSO) olan yapının ilk yönetiminde bulunan azalar Kartaki Efendi, Kirkor Efendi, Bay Kostan Efendi, Nikolaki Efendi de, Rum ve Ermenilerin toplumda dışlanmadığını ortaya koyar nitelikte.
Ancak 19. YY ile beraber Türk topraklarını ekonomik bir kuşatma altına alan emperyalist devletler, amaçlarına ulaşabilmek için bazı konularda Türk topraklarındaki Rum ve Ermenileri kullanma çabasına girişmişler, bu çaba da ne yazık ki çoğu zaman karşılık bulmuştur. Yunan topraklarında olduğu gibi, Türkiye’de de 1. Dünya Savaşı’ndan kaçan askerlerin kurduğu çeteler azınlık yerleşimlerini hedef almaya başlamışlar ve yağma hareketleri görülmüş, bunlara misilleme niteliğinde Rum ve Ermeni çetecilik faaliyetleri de başlamış; bir arada yaşamı olumsuz etkileyen bu olumsuzluklara milliyetçi duyguları kabartılmaya çalışılan Rum ve Ermeni nüfusu da eklenince Bursa’da da azınlık nüfusu ile Türk nüfusu arasında sorunlar ciddi boyut kazanmaya başlamıştır. Yunan işgalinin Bursa’yı da kapsamı altına almasının ardından ise sorunlar iyice çığırından çıkmıştır. Birçok yerleşim alanına ciddi zararlar verilmiş, bazı köylerde çok sayıda yerli Türk katledilmiş ve bu, iki halkın artık bir arada yaşayamayacağı gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Kaldı ki, birçok kaynakta da yer alan bilgiler ışığında, Bursa’nın Yunan işgalinden kurtulmasının ardından, henüz mübadele konusunda hiçbir adım atılmamışken Rum ve Ermeni nüfusunun büyük bölümünün Bursa’yı terk ettiği söylenebilir.
Türkiye’den Yunanistan’a, Yunanistan’dan da Türkiye’ye doğru başlayan göç akımları, mübadele gereğinin en somut göstergeleri olmuştur.
Kaynak: Gökhan Sezer
"Bir Göçmen Kenti Olarak Bursa ve Bursa'nın Mübadilleri"
Kaynak: Gökhan Sezer
"Bir Göçmen Kenti Olarak Bursa ve Bursa'nın Mübadilleri"
0 yorum:
Bu yazımız hakkında
düşünce ve önerilerinizi lütfen bizimle paylaşın..!