Selânik Osmanlı Mülkü Olunca - Bursa Selanik Göçmenleri
Headlines News :
Ana Sayfa » , , » Selânik Osmanlı Mülkü Olunca

Selânik Osmanlı Mülkü Olunca

Bursa Selanik Göçmenleri Tarih: 4 Haziran 2014 Çarşamba | 19:49

Yunanistan’ın Makedonya bölgesindeki Selânik, kendi adını taşıyan körfezin kıyısında kurulu. Makedonya kralı Kassandros, kente eşinin adını vermiş: Thessaloniki. Yunanca okunuşu Seloniki, Türkçe’de Selanik olmuş.

İlk kez 1. Murat devrinde fethedilen Selanik, Bizans ile Osmanlı arsında birkaç kez el değiştirdi. Sultan 2. Murat 1430’da kesin olarak topraklarına kattı. Osmanlı mülkü olan Selanik, Sancak merkezi yapılarak Rumeli Eyaletine bağlanır. Surlarla çevrili kente ve yakın çevresine, önce Konya ve Aydın’dan getirilen Yörük Türkmenler iskân edilirler.

Kentin yedi kapısından ikisi nam salmıştır: Doğuda Kalamarya Kapı, batıda Vardar Kapı. İki kapı arasındaki ana cadde ise, Egnatia Caddesi. Osmanlı bunu değiştirip Vardar Caddesi yapmıştı. Bugün yine eski adı taşımakta.

Doğu tarihinde Çin’den başlayıp Bursa ile İstanbul’a ulaşan İpek Yolu varsa; Batı’da Roma’yı Bizans’a bağlayan Via Egnatıa yolu var. Adriyatik denizinden sonra Arnavutluk kıyılarında Dıraç kentine varan yol Elbasan, Manastır, Florina, Ostrova, Vodina ve Yenice’den geçerek Selanik’e ulaşır. Doğu güzergâhında son durak İstanbul. Osmanlı’ya da hizmet eden bu yolun devlet katındaki adı çok manalı: Sol Kol.

Vardar Kapıdan çıkınca Çınarlı Kahveler solda kalır; Mevlevî dergâhı sağda epey yukarıda. Müjdeler olsun ki önümüz Vardar ovası! Rakı parası kazanmak herkesin kendi hüneri! Az ileride Vardar nehri akmakta. Kentte ikindi üstleri çıkan rüzgâra Vardar rüzgârı denir ki, genç kızların eteklerini uçurur; bunu gören delikanlıların hayallerini!

Rumeli’ye Anadolu’dan göçleri Prof. M. Tayyip Gökbilgin araştırıp yazmış: “Rumeli’de Yürükler, Tatarlar ve Evlâd-ı Fâtihân”. Başta “Selanik Yürükleri” olmak üzere kimlerin nerelere iskân edildiği var bu antika olmuş kitapta. Evlâd-ı Fâtihân konusunda sezdiğim şu: İlk akıncı ve serdengeçti çocukları için kullanılmıyor bu sıfat. Hele devletin kendi Yeniçeri ordusu varken asla! Ne zaman ki ordunun tökezlemesi ve toprak kayıpları başladı; o zaman “icat ediliyor”. Sivil halkın yaşadığı topraklara kendisinin sahip çıkması için özellikle kullanılır bu “Evlâd-Fâtihân” terimi.

Gelelim kent merkezinin nüfus yapısına...
Tarih boyunca nüfus dağılımı kabaca şöyle: Toplam nüfusun ilk yarısı Yahudilere, ikinci yarının ilk çeyreği Türklere; son çeyreği Yunanlılar ile Bulgarlara ve öteki guruplara ait. Göçler ve savaşlar bu şablonu pek etkilemez. Rakamlar verirsek: 1870’te Selanik’te yaşayan 70.000 kişinin 36.000’i Yahudi, 22.000’i Türk ve Dönme, 18.000’i Rum’du. Osmanlı yönetiminin 1882-84 arası yaptığı ilk resmi sayımda kentin nüfusu 85.000 çıkar; bunun 48.000’i Yahudi. 1902’de ikinci sayımda 120.000 kişi; bunun 62.000’i Yahudi. Balkan Savaşı sonunda Yunanlıların eline geçen Selanik’te, onların 1913’te yaptığı ilk sayıma göre: 157.889 kişiden oluşan kentte 61.439 Yahudi, 45.889 Türk ve 39.956 Yunan var.

En kalabalık gurup her zaman Yahudilerdi. İspanya’dan kovulanlar Osmanlı’ya sığınınca çoğu Selanik’e yerleşti. Bunlara Orta Avrupa’dan gelen Aşkenaz Yahudiler katılır. Sonunda Selanik, “Balkanlardaki Kudüs” olup çıktı! Devletin bundan gocunması bir yana  Yeniçerilerin giydiği çuhaların dokunması işi hep onlara verilirdi. Tam bir dini ve ticari özgürlükleri vardı. Yahudi sermayesi hızla gelişti ve kentte ayrı bir Yahudi burjuvazisi oluştu. Kendilerine duydukları özgüven o denli ileri gitti ki, Abdülhamit’ten para karşılığı Kudüs’te toprak istemeğe kadar vardı iş.

Olumsuz yanıt alınca, çıkarları Osmanlı’nın akıbetine bağlı olduğundan, Emanuel Karasu’nun ağzından mecliste askere alınmayı talep ettiler. Politikaya büyük ilgi duyuyorlardı. Maddi ve fikri çıkarları nedeniyle hem Mason localarına giriyorlar, hem İttihat ve Terakki’ye. Meşrutiyet meclislerine onlar da vardı elbet.
Balkan Savışında kente girmek üzere olan Yunanlılara bağlılık sunmak için özel bir heyet çıkardılar Vardar Kapıya. Yine de kent Yunanlıların eline geçince ekonomik çıkarları bozuldu; çünkü yaptıkları işlere artık Yunalılar talipti. Ancak Selanik’teki Yahudilerin sonları hiç iyi olmadı: Hitler’in orduları kenti işgal edince (1941), 50 000 küsur Yahudi trenlere doldurularak Almanya’ya gönderildi. Orada gaz odalarında öldürülüp yakıldılar.

Türklere gelince: Oturdukları semtler kentin rıhtıma uzak arka mahalleleri. Dini kaç-göç nedeniyle evler bahçeler içinde yapılmış. Cadde ve sokak üzeri evlerin dış çevresi duvarlı, camları kafesli, haremlik-selâmlık düzeni olan evler. Türklerin mahalle sayısı 47. Bunlar nüfusları az mütevazı mahalleler. İçlerinden Ahmet Subaşı Mahallesi’nde doğdu Mustafa Kemal. Türklerin meslekleri genellikle memuriyet ve emek yoğun işler. Geçimleri ise, “bir lokma bir hırka!” Camiler ve mescitler şaşılacak kadar sık. Beyaz minarelerin Selanik’te gün batarken büründüğü renk Attila İlhan’na imge olur: “Minareler birer kızıl ünlem!”

Kentin üzerinde körfeze hakim tepenin adı, Tumba. Yöre dilinde “tepe üstü” anlamına geliyor. Ali Canip Yöntem’de rastladım: 2. Meşrutiyet ilân edildiği gün, yerel hainleri burada kurşuna dizip çınarlara asmışlar. Kimler onlar? İnzibat subayı yüzbaşı İbrahim, süvari mülâzımı Ali, Selânikli gözlüklü Hidayet ve ispiyoncu bir Arnavut!

Yunan nüfusu kentte üçüncü gurup. Onların idaresi de Yahudiler gibi dini aygıtın elinde. Metropolit, Osmanlıların gözünde olduğu gibi Rumların gözünde de tartışmasız lider. Yunan halkı ticaret ve sanayide rekabet halindeydi Yahudilerle. Kentin özgürlük ortamı onların da işine yaradı; eğitim ve basınla Yunan milliyetçiliği hızlandı. Osmanlıya isyan edip Mora’da bağımsız Yunan devleti kurulunca (1830), hemen “hürriyete göç” başlar. Fakat uyanık Yunanlılar ilerisini düşünerek önüne geçerler bu göçlerin.

Kentte yaşayan Dönmelere gelince: Son yıllarda bu konu epey güncellik kazandı. Daha doğrusu kazandırıldı! Malûm çevreler talimat vermiş olmalı: “Laiklik bize Selanik ve Dönme kültürü ile girdi! Ceza olarak bu anlayıştaki sermaye çökertilip, tarikatçı sermaye ihya edilecek!” Taşradaki ihaleler ve kimi özelleştirmeler bunu açıkça gösteriyor.

Dönmelerin öyküsü şu: İzmirli Sabetay Sevi hidayete erip “Ben Mesih’im” der. 1655’te Selanik’e gelince kimi Yahudiler onun telkinleri ile dinlerinden çıkarak, ilkelerini Sabetay’in koyduğu yeni bir dine girerler. Yandaşları hızla çoğalınca Osmanlı el koyar duruma. Öldürülme veya İslâm’ı seçme arasında kalan Sabetay, can telâşı ile Müslüman olur (1666). Buna kahreden kimi müritleri tekrar Yahudiliğe dönerler; kimisi bir keramet vehmedip Müslüman olurlar. Ancak bunlar “güya Müslüman” olup, gerçekte gizli Yahudi imişler. Selanik’te yeni bir cami yaptırmaları; yüksek sesle salâvat getirmeleri; çocuklarına Müslüman adı koymaları göstermelik imiş. Uydukları ana kural: Müslümanlarla kız alıp vermemeleri.” Bu katı kuralı ilk Sabiha Hanım bozdu ve Zekeriya Sertel’le evlendi.

Ancaaak.... Çağdaş eğitim konusunda ilk talep hep onlardan gelir. İlk onlar açarlar Selanik’te Fevziye ve Terakki mekteplerini. Gün gelecek bu okullar İstanbul’a taşınacaktır.

Dini ayrıma göre oluşan mahallelere gelince: Müslüman nüfus arka planda ve yamaçta otururken, Yahudiler ve Rumlar genellikle deniz kıyısında ve Vardar Caddesine cepheli semtlerde oturmaktalar.

Günümüzde kentin simgesi olan Beyaz Kule’nin eski adı Kanlı Kule. Ölüm cezasına çarptırılanlar, yere çakılı uçları sivri demir kazıkların üzerine atılırmış kuleden. Bu uygulama kalkınca kule beyaza boyanır ve adı Beyaz Kule olur.

1869’da deniz tarafındaki surlar yıkılarak kent denizle tanıştı. Beyaz Kule ile Olimpos Meydanı arasında halk akşam üstleri “piyasa yapmağa” başlar. Sayısı artan çeşitli okulların, hastanelerin, önce atlı sonra telli tramvayın hizmete girmesi modernleşmenin diğer boyutu. Osmanlı ülkesinde elektriğe ilk kavuşan kent Selanik’tir. Yeni yaptırılan gösterişli bir Hükümet Konağı ve limana dikey inen Sabri Paşa Caddesi, Osmanlı’nın kente ilgisini göstermekte. 2. Meşrutiyetin ilanı üzerine Enver Paşanın nutuk verdiği Olimpos Meydanı, bundan böyle Hürriyet Meydanı olur. Sosyalist düşüncenin ilk filiz verdiği yer olan Selanik’te, ilk işçi grevleri de aynı yıl yapıldı (1908).

Osmanlıda sınır bölgeleri elden çıkmağa başlayınca, uzak yerlerden göç edenler Filibe ve Edirne ile birlikte o aşamada güvenli saydıkları Selanik’e yerleştiler. Zamanla bunlara Kafkasya’dan gelen kimi Çerkez boyları da eklenir. Bu göçlerin ana nedeni 93 Harbini Rusların kazanması. Vardar Kapıya yakın Boşnak İşhanı ile Arnavut börekçi ve Arnavut ciğerci sayısındaki artış bu göçlere işaret.

Doğu surlarına dışarıdan paralel olarak yapılan Hamidiye Caddesi, Osmanlının kente son armağanı. Yol açılırken bazı mezarlar yola gitmiştir. Yunanlılar ileride birbirine yakın Türk ve Yahudi mezarlıklarını tümüyle kaldırarak bu bölgeye Aristo Üniversitesini kurdular.

Eski döneme ilişkin son cümle Elias Petropoulos’tan: “Selanik evlerine özgü o koku beni sarhoş ederdi. Gülsuyu, kızarmış soğan ve olgunlaşmış kavun kokularının karışımı bu kokuyu hâlâ özlemle hatırlarım.”

kaynak: Selanik'ten Bursa'ya, Ali AksoyOlay Gazetesi-Bursa’da Yaşam Dergisinin Ocak 2008 tarihli sayısında yayımlanmıştır.


Bu Makaleyi Paylaş :

0 yorum:

Bu yazımız hakkında

düşünce ve önerilerinizi lütfen bizimle paylaşın..!

"Muhacir diye küçümsenenler,
tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar,
yani 'düşmanla sonuna kadar dövüşenler'
çekilen ordunun ri'cat hatlarını sağlamak için kendilerini feda edenler,
ve düşman karşısında kaçmak,
çekilmek nedir bilmeyenlerdir.

Muhacirler, kaybedilmiş ülkelerimizin
milli hatıralarıdır."

Mustafa Kemal Atatürk,
17 Ocak 1931

Translate

 
Support : Creating Website | Bursa Selanik Göçmenleri | ha_ay
Proudly powered by Blogger
Copyright © 2011. Bursa Selanik Göçmenleri - All Rights Reserved