Zekeriya Sertel - Bursa Selanik Göçmenleri
Headlines News :
Ana Sayfa » , » Zekeriya Sertel

Zekeriya Sertel

Bursa Selanik Göçmenleri Tarih: 29 Kasım 2009 Pazar | 00:09

ZEKERİYA SERTEL
Gazeteci ve yayıncı
1890 Selanik Usturumca doğumludur.

Türk basın tarihinin önde gelen isimlerinden birisidir. Cumhuriyet öncesinde Selanik'te başlayan gazetecilik yaşamına, cumhuriyet devrinde Cumhuriyet gazetesinin kurucularından birisi olarak devam etmiş; devrin en önemli dergilerinden birisi olan Resimli Ay'ı yayımlamış ve bu dergi aracılığıyla Nazım Hikmet'i Türk okurlarla buluşturmuştur. Ülkenin ilk ansiklopedisi olan Hayat Ansiklopedisi'ni hazırlayan, II. Dünya Savaşı yıllarında yüksek tirajlı ve faşizm karşıtı bir gazete olan Tan Gazetesi'ni çıkaran kişidir. İlk Türk kadın gazetecilerden Sabiha Sertel(Derviş)'in eşidir.

Selanik'e bağlı Usturumca'da dört çocuklu varlıklı bir ailenin en büyük çocuğu olarak 1890 yılında doğdu. İlk öğrenimini doğduğu yerde, orta öğrenimini Selanik ve Edirne Lisesi'nde tamamladıktan sonra Selanik'teki Hukuk Mektebi'nde devam etti. Küçük yaşta annesi Saniye Hanım'ı, 16 yaşında iken babası Hacı Halim Ağa'yı kaybettiği için henüz lisedeyken kardeşlerinin sorumluluğunu üstlendi.

Gazeteciliğe, Selanik'te hukuk öğrenimi görmekte iken 'İttihat ve Terakki'nin yayın organı 'Rumeli'de başladı. Gazetenin yöneticisi Yunus Nadi ile ilk defa Rumeli gazetesinde birlikte çalışma olanağı bulmuştu.

O yıllarda Diyarbakır'dan Selanik'e getirtilerek İttihat ve Terakki'nin genel merkezinin bulunduğu bu şehirde partinin ideolojisini yapmak ve yaymakla uğraşan Ziya Gökalp'ten aldığı ilham, onu Yunus Nadi ile birlikte "Yeni Felsefe" adlı küçük bir dergi çıkarmaya yöneltti. Bu dergideki yazılarında kapütülasyonların kaldırılması, kadınların özgürleştirilmesi fikirlerini savundu.

Aynı dönemde bir Fransız okulunda gece kurslarına katılarak Fransızca öğrendi; bir İtalyan bilim adamından dersler alarak felsefe ve sosyoloji bilgisini genişletti. Arkadaşı Nebizade Hamdi ile üzerinde bir yıl çalışarak ilk kitabı olan "Hayat Ve Şebab (Yaşam ve Gençlik)"'ı yayınladı (1911). Kitabında, geleceğin gençliğin elinde bulunduğu ve bu nedenle gelecek kuşakları müspet bilimle eğitmenin önemli olduğu üzerinde durdu.

Birinci Balkan Savaşı sonunda Selanik'in işgali üzerine İstanbul'a geldi; Yunus Nadi'nin başyazarı olduğu Tasvir-i Efkar gazetesinde çalışmaya başladı ve İstanbul Hukuk Mektebi'nde hukuk öğrenimine devam etti.

1913'te Eğitim Bakanlığı'nın sağladığı bursla Paris'e gitti ve Sorbonne'de sosyoloji öğrenimine başladı. Ünlü sosyolog Durkheim'in öğrencisi oldu. Bir yandan da Tasvir-i Efkar Gazetesi'nin muhabirliğini yapmayı sürdürmekteydi. I. Dünya Savaşı'nın çıkması ve Paris'in işgale uğraması üzerine öğrenimini yarım bırakıp İstanbul'a döndü.

1914'de arkadaşı Nebizade Hamdi ile birlikte İstanbul'da kendi gazetesi Turan'ı yayınladı. Baş yazarlığını Raşit Saffet'in yaptığı gazete, kısa bir süre sonra kağıt sıkıntısı nedeniyle kapanmak zorunda kaldı. Gazetenin kapanmasının ardından, Rumeli'den gelen göçmenlerin ve göçebe aşiretlerin yerleştirilmesi için kurulmuş olan Muhacirin ve Aşayir Müdürlüğü (Göçmen ve Aşiretler Müdürlüğü) dairesinde iki yıl görev yaptı.

1915 yılında Sabiha Hanım’la evlendi. Şehzadebaşı'nda Suphi Paşa Konağı'nda yapılan nikahta Sabiha Hanım'ın vekilliğini Talat Paşa, Mehmet Zekeriya Bey'in vekilliğini Tevfik Rüştü Bey yaptı . 1917'de ilk çocukları Sevim dünyaya geldi.

I. Dünya Savaşı'ndan sonra İstanbul işgal altına girmişti. Mehmet Zekeriya'nın evi, işgale karşı direniş merkezlerinen birisi oldu. Köprülü Fuat, Hasan Ali Yücel gibi aydınlarla vatansever bir örgüt kurmaya çalıştılar ancak evdeki toplantılarının ihbar edilmesi sonucu İngiliz polisi tarafından tutuklanıp Bekirağa Bölüğü'nde hapse girdi, suçları hafif görülenler arasında olduğundan bir hafta sonra serbest bırakıldı.

Direnişe destek vermek için eşi ile birlikte Büyük Mecmua 'yı yayımladı. Halide Edip'in başyazarı olduğu dergide, Falih Rıfkı, Köprülüzade Fuat, Reşat Nuri, Faruk Nafiz, Ömer Seyfettin gibi aydınlar yazılarını yayınladılar.

Halide Edip, kendisine ve eşine ABD'den 12 Türk gencine sağlanan burs imkanından yararlanmalarını önerdiğinde yüksek öğrenimlerini tamamlamak üzere eşi ve kızıyla birlikte New York'a gitti. 1919'da Columbia Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ne girdi. ABD'de bulunduğu sürede Amerikan gazetelerinde yazılar yazarak Türk Kurutuluş Savaşı'nı anlattı. Eşi ile birlikte Amerika'da yaşayan Türkler'i örgütleyerek Himaye-i Etfal Cemiyeti'ne (Çocuk Esirgeme Kurumu)çok yüksek miktarda bağış toplanmasını sağladı. 1922 sonlarında ikinci kızları Yıldız dünyaya geldi. Hem eşi, hem kendisi yüksek öğrenimlerini tamamladıktan sonra 1923 yılında yurda döndüler.

Mehmet Zekeriya, yurda döndükten sonra Ankara'ya gitti ve 1923 yılında Basın Yayın Genel Müdürü olarak görevlendirildi. Matbuat Müdürlüğü yayını olarak Ayın Tarihi adlı bir dergi çıkardı. 1924 yılında basına sansür getirilince görevinden istifa etti ve İstanbul'a döndü.

İstanbul'da Yunus Nadi'nin kurduğu Cumhuriyet Gazetesi'nin kurucuları arasında yer aldı. Gazetenin 7 Mayıs 1924 tarihli ilk sayısısını fiilen kendisi çıkardı. Yunus Nadi ve Nabizade Hamdi ile kurdukları şirket büyüyünce çıkan şirket ortağı olarak kalamadı ve ayrıldı.

Cumhuriyet Gazetesi'nden ayrıldıktan sonra ülkenin en önemli yayınlarından olan 'Resimli Ay' dergisini yayınlamaya başladı. 1 Şubat 1924 günü yayın hayatına başlayan dergi, yayın hayatının 1924-1928 yılları arasındaki ilk evresinde "ülkede gerçek bir demokrasinin kurulabilmesini ve sosyal problemlerin incelenmesini" amaçlıyordu ve fikir yazılarını Mehmet Zekeriya ile eşi Sabiha Hanım yazmakta; edebi yazıları ise Mehmet Rauf, İbn-ül Refik, Ahmet Nuri, Reşat Nuri, Yusuf Ziya, Hakkı Sûha, Ercüment Ekrem, Hıfzı Tevfik, Sadri Ertem, Selim Sırrı, Mahmut Yesari, Yakup Kadri kaleme almaktaydı.

Dergide ilk yıllarında yayınlanan, Cevat Şakir'in hapishane anılarını anlattığı "Asker Kaçakları Nasıl Asılır?" başlıklı yazı, yazar Cevat Şakir ile birlikte, derginin sorumlu müdürü olan Mehmet Zekeriya'nın da İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmasına ve 3 yıl Sinop'ta kalebentliğe mahkum edilmesine yol açtı. 1927 yılında İstanbul'a dönebildi. Bu süre içinde eşi, derginin yayınını Resimli Ay, Resimli Perşembe, Sevimli Ay adlarıyla sürdürdü ve "Türkiye'nin ilk kadın gazetecisi" ünvanını aldı.

Zekeriya Bey'in dönüşünde dergiyi yeni bir hava içinde çıkarmaya başladı. 1928’den 1930’a kadar olan bu ikinci devrede yazı ve hikayelerde ilerici ve sosyalist fikirler ön plana çımış, yazı kadrosunda da birtakım değişiklikler yaşanmıştı. Nazım Hikmet, Sabahaddin Ali, Suat Derviş, Vâlâ Nureddin gibi yazarlar derginin yazı kadrosunda yer aldılar.

Nazım Hikmet'le başlattığı 'Putları Yıkıyoruz' yazı dizisi ile tepkileri üstüne çekti. Bu dizide Nazım ve Sertel, yeniliklerin önünü tıkadıklarına inandıkları ün kazanmış Namık Kemal, Tevfik Fikret, Abdülhak Hamit, Hamdullah Suphi, Ahmet Haşim gibi edebiyatçıları 'tahttan indirmeyi' amaçlamışlardı.

1931'de derginin diğer ortakları ile ortaklığın bozulması sonucu Resimli Ay, yayım hayatına son verdi.

Mehmet Zekeriya, Resimli Ay'ın kapanmasından sonra Son Posta adında bir günlük gazete çıkardı. Gazetenin ilk sayısında çıkan "Boğuluyoruz, biraz hava isteriz!" başlıklı başyazısı ile tek parti rejimine tepkisini dile getirdi. Gazetede özel sermayeye devletçe yapılan yardıma karşı savaşa girişti. Alpullu şirketi sahiplerince açılan hakaret davası sonucu İstanbul'da hapse girdi. Bir buçuk yıl sonra genel afla hapisten çıktı ve Son Posta'daki görevine döndü ancak bir süre sonra diğer ortaklarla anlaşmazlığa düşerek gazeteden ayrıldı.

1932-1936 yılları arasında coğrafyacı Faik Sabri Duran, yazar Mehmet Samih Fethi ve fizik profesörüSalih Murat ile birlikte Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk genel ansiklopedisi olan on ciltlik 'Hayat Ansiklopedisi'ni çıkarttı.

1934'te İstanbul'da İş Bankası tarafından çıkartılan Tan gazetesini Halil Lütfü Dördüncü ile birlikte satın alarak yeni biçimde yayınlamaya başladı. Bu ortaklığa sonradan katılan Ahmet Emin Yalman, başyazarlığı üstlenmişti. 1939'da Ahmet Emin Bey'in ortaklıktan ayrılmasından sonra başyazarlığı ve gazetenin fikir yönünü Zekeriya Sertel ele aldı. Tan, II. Dünya Savaşı sırasında, faşizm karşıtı ve CHP'li Tek Parti iktidarına muhalif olan etkili bir gazete haline geldi, Cumhriyet Gazetesi'nden sonra en yüksek tirajlı günlük gazete oldu. Bu yayın politikası, gazetenin 4 Aralık 1945günü onbinlerce sağ eğilimli gösterici tarafından yağmalanması ve Sertellerin linç girişimine maruz kalması (Tan Baskını ile sonuçlandı. Tan Olayı'ndan sonra olayın sorumlusu olarak tutuklanan Sertel, eşi ile birlikte 3 ay tutuklu kaldıktan sonra beraat etti. Bu olaydan sonra Tan Gazetesi'nin yayını sona erdi.

1946 yılında Cami Baykurt ve Tevfik Rüştü Aras ile birlikte İnsan Hakları Derneği'ni kurma girişiminde bulundu ancak girişim sonuca ulaşmadı.

Tan olayından sonra Tek Parti yönetiminin baskılarının artması üzerine eşiyle birlikte ülkeyi terketmek zorunda kaldı. Önce Paris'e, daha sonra Bakü'ye giden Sertel, eşinin ölümü üzerine yeniden Paris'e yerleşti. Yurtdışındaki yaşamını kitap yazmakla geçirdi. Çok yakından tanıdığı Nazım Hikmet'i, kendi yaşam öyküsünü anlatan kitaplar yazdı.

Mart 1977'de pasaportunu yenileyerek İstanbul'a dönbilen Sertel, yurtta büyük ilgi ile karşılandı. 'Cumhuriyet' ve 'Vatan' gazetelerinde yazılar yazdı. "Nazım Hikmet'in son yılları" yazı dizisinden ötürü eleştriilere uğradı. Kızı Yıldız Sertel'in Paris'te yaşaması nedeniyle son yılların Paris'te yaşadı ancak Türkiye'ye çeşitli defalar gidip geldi. 11 Mart 1980 günü Paris'te yaşamını yitirdi.

1996 yılında Zekeriya ve Sabiha Sertellerin adını yaşatmak için kızları Yıldız Sertel ve Hilla Ünalmış Duda tarafından Sertel Vakfı kurulmuştur. Vakıf tarafından 1996'dan bu yana her yıl demokrası alanında en iyi çalışmayı yapan gazeteci ve bilimadamları ile kurumlara Sertel Demokrasi Ödülü verilmektedir. Sertellerin anısı Gazetecilik Vakfı ve Demokrası Ödülü ile yaşatılmaktadır.
Bu Makaleyi Paylaş :

0 yorum:

Bu yazımız hakkında

düşünce ve önerilerinizi lütfen bizimle paylaşın..!

"Muhacir diye küçümsenenler,
tarihin yazdığı savaşlarda en geriye kalanlar,
yani 'düşmanla sonuna kadar dövüşenler'
çekilen ordunun ri'cat hatlarını sağlamak için kendilerini feda edenler,
ve düşman karşısında kaçmak,
çekilmek nedir bilmeyenlerdir.

Muhacirler, kaybedilmiş ülkelerimizin
milli hatıralarıdır."

Mustafa Kemal Atatürk,
17 Ocak 1931

Translate

 
Support : Creating Website | Bursa Selanik Göçmenleri | ha_ay
Proudly powered by Blogger
Copyright © 2011. Bursa Selanik Göçmenleri - All Rights Reserved